ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’daki iç dengeleri ve ekip içi ilişkileri hedef aldığı yorumlarına yol açan söyleşilerin ardından Özel Kalem Müdürü Susie Wiles’a açık destek verdi. Trump, röportajlarda Wiles’ın yönetim içindeki bazı isimleri sert ifadelerle eleştirmesine ve Trump’ın yakın çevresini olumsuz yansıttığı iddialarına rağmen, Wiles için “tam güven” vurgusu yaptı ve “harika bir iş çıkardı” dedi.
Tartışmanın merkezindeki sözler, Wiles’ın Trump’ı alkol kullanmamasına rağmen “alkolik kişiliğe” sahip olmakla nitelemesi oldu. Wiles, bununla Trump’ın zaman zaman “durdurulamayan”, aşırı sahiplenici ve intikamcı eğilimler gösterebilen bir ruh halini kastettiğini anlattı. Kendi geçmişinden örnek veren Wiles, alkol bağımlısı bir babayla büyümesinin “büyük egoları yönetme” konusunda kendisini hazırladığını söyleyerek, Trump’ın “yapamayacağı hiçbir şey olmadığına” inanan bir özgüvenle hareket ettiğini savundu. Trump ise bu benzetmeyi kişisel bir saldırı olarak görmediğini, hatta “Eğer içki içseydim büyük ihtimalle alkolik olurdum” diyerek değerlendirmeye kısmen katıldığını ima etti.
Wiles’ın asıl gerilim yaratan çıkışları ise yönetimin hassas başlıklarına uzandı. Wiles, hüküm giymiş cinsel suçlu Jeffrey Epstein’a ilişkin belgelerin açıklanması sürecinde yaşanan gecikmelerin kamuoyunda oluşturduğu tepkiye dikkat çekerek, Adalet Bakanı Pam Bondi’nin süreci yönetme biçimini eleştirdi ve “kamu hassasiyetini doğru okuyamadığını” öne sürdü. Wiles, bazı kesimlerin dosyalara atfettiği önemin Beyaz Saray içinde de tam anlaşılmadığını, buna karşın Başkan Yardımcısı JD Vance’in konunun tabandaki karşılığını daha iyi kavradığını söyledi. Ancak aynı cümlelerin devamında Vance için “komplo teorisyeni” ifadesini kullanması, tartışmayı daha da büyüttü.
Epstein belgeleriyle ilgili bölümde Wiles, Trump’ın adının dosyalarda geçtiğini doğruladığını, fakat belgelerde Trump’ın “korkunç bir şey yaptığına” dair bir unsur görmediğini savundu. Bu ifade, hem belgelerin kapsamı hem de olası siyasi sonuçları açısından yeni bir tartışma başlığına dönüştü.
Söyleşilerdeki diğer değerlendirmeler de Beyaz Saray’ın farklı kanatlarını rahatsız etti. Wiles’ın, Beyaz Saray Bütçe ve Yönetim Ofisi Direktörü Russ Vought’u “aşırı sağcı mutlak bir fanatik” olarak tanımladığı, teknoloji milyarderi Elon Musk için de “tuhaf, gerçekten tuhaf bir tip” dediği aktarıldı. Dış politikada ise Wiles’ın, Trump’ın Vladimir Putin’in “tüm Ukrayna’yı istediğine” inandığını söylediği, buna rağmen Washington’un bir barış anlaşması için baskı yapmayı sürdürdüğü anlatıldı. Ayrıca Trump’ın, Venezuela açıklarında uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı olduğu iddia edilen teknelere yönelik saldırıların, Devlet Başkanı Nicolas Maduro geri adım atana kadar sürmesini istediği iddiası da dikkat çekti.
Tepkilerin büyümesi üzerine Wiles, söyleşilerin “bağlamından koparıldığını” ve seçici alıntılarla yönetimi kaotik göstermek için “kasıtlı biçimde çerçevelendiğini” savunarak sert bir karşı çıkış yaptı. Trump’ın yakın çevresinden gelen açıklamalar da aynı çizgide birleşti. Beyaz Saray, Wiles’ın sadakatinin sorgulanmaması gerektiğini vurgularken, yönetim içinden de “Wiles görevini iyi yapıyor” mesajları verilerek krizin büyümesi engellenmeye çalışıldı.
Sonuçta Trump, kamuoyu önünde Wiles’a sahip çıkarak iki hedefi aynı anda gözetti: Hem Beyaz Saray’daki “iç savaş” görüntüsünü bastırmak hem de yönetim mekanizmasının merkezindeki isme, tartışmalı ifadelerine rağmen siyasi koruma sağlamak. Ancak Wiles’ın sözleri, özellikle Epstein dosyaları ve ekip içi güç dengeleri nedeniyle, Washington’da uzun süre konuşulacak yeni bir fay hattı açmış görünüyor.